Dev Yatırımlar | “Kanal İstanbul, ülkemizin en önemli değerlerinden biri olarak tarihteki yerini alacaktır”Dev Yatırımlar | “Kanal İstanbul, ülkemizin en önemli değerlerinden biri olarak tarihteki yerini alacaktır” için yorumlar kapalı 88936
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul Sazlıdere Köprüsü Temel Atma Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Türkiye’ye sağlayacağı katkılar, proje maliyetiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek olan Kanal İstanbul, ülkemizin en önemli değerlerinden biri olarak tarihteki yerini alacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kanal İstanbul Sazlıdere Köprüsü Temel Atma Töreni’ne katılarak, bir konuşma gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, törende yaptığı konuşmada sözlerine, “Bugün Türkiye’nin kalkınma tarihinde yeni bir sayfa açıyoruz. Bugün ülkemizin gelişmesi, milletimizin güçlenmesi yolunda atılan adımlara bir yenisini daha ekliyoruz. Bugün rahmetli Menderes, rahmetli Özal, rahmetli Erbakan, Demirel gibi ülkemizin kalkınma mücadelesinin sembol isimlerinin ruhlarını bir kez daha şad ediyoruz” ifadeleriyle başladı.
Kanal İstanbul Projesi’nin ilk köprüsünün temelini attıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, aynı zamanda Kuzey Marmara Otoyolu’nun, Nakkaş, Başakşehir kesiminin Sazlıdere Barajı üzerindeki bağlantı yolu da olan bu köprünün ülkeye, millete, İstanbul’a hayırlı olmasını diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi’ni bundan 11 yıl önce milletle paylaştıklarını hatırlatarak, “Türkiye’nin bu süreçte yaşadığı iç ve dış badireler sebebiyle maalesef projenin ilerlemesi biraz gecikti” diye konuştu.
“KANAL İSTANBUL’A, İSTANBUL’UN GELECEĞİNİ KURTARMA PROJESİ OLARAK BAKIYORUZ”
Bugün tüm hazırlıkları tamamlayıp proje kapsamındaki ilk köprünün temelini atmak üzere bir arada olunduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sazlıdere Barajı’ndayız ve Kanal İstanbul’a, acaba bu proje neden gerekliydi? Gecikmeli de olsa bugün bu temeli nasıl atıyoruz? İstanbul Boğazı dünyanın en kalabalık gemi trafiklerinden birine sahiptir. Boğaz’dan, 1930’lu yıllarda, yılda ortalama 3 bin gemi geçiş yapıyordu. Günümüzde bu rakam 45 bine ulaştı. Sadece şehir içi yolculuklar için İstanbul Boğazı’nın her iki yakasındaki 54 ayrı iskelede günde 500 bin kişilik insan trafiği söz konusudur. Dolayısıyla Boğaz’da, hem kuzey hem güney hem doğu-batı istikametinde her sınıftan ve kapasiteden çok yoğun bir gemi trafiği yaşanıyor. Aynı dönemde Boğaz’dan geçen gemilerin uzunlukları 50 metreden 350 metreye kadar da yükseldi. Her büyük geminin Boğaz geçişi şehir için ciddi risk anlamına geliyor. Petrolden organik ürüne kadar çok farklı yükler taşıyan gemilerin kaza yapmaları durumunda denizlerimizdeki doğal hayat da çok büyük tehdit altına giriyor. Gemilerin karaya çarpması hâlinde ise hem kültürel mirasımız zarar görüyor hem ciddi yıkım ve yangınlarla karşılaşabiliyoruz. Yaşı biraz ilerlemiş olan İstanbulluların hafızalarında Boğaz’da haftalarca yanan petrol gemilerinin görüntüleri mutlaka vardır. Şimdi buradan gençlerimize sesleniyorum. Z kuşağı, tüm bu gençlere sesleniyorum. Bakınız, bütün bu olanlar, bitenler 19 yıl, 20 yıldır bu ülkede iktidarda olan bizler, neleri gerçekleştirdik, hangi adımları attık, bunları bilmeniz gerekiyor.”
“İSTANBUL BOĞAZI ALARM ZİLLERİ VERMEYE BAŞLAYALI ÇOK OLDU”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl Kabataş açıklarında kıyıya sürüklenen dev bir Rus savaş gemisinin yol açtığı endişenin henüz unutulmadığını söyledi. Montrö’de kılavuz kaptan ve römorkör kullanımının zorunlu tutulmamasının ticari gemilerin boğaz geçişindeki riskleri daha da artırdığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün gemilerin geçişi için boğazın kapatılmak zorunda kalınması ve gemiler arasında bırakılması gereken mesafelerin ciddi zaman kayıplarına yol açtığını kaydetti.
Bu tür gemiler için beklemede geçen her saatin önemli bir maliyet olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yapılan projeksiyonlar 2050 yılında Boğaz’dan geçecek gemi sayısının 78 bini bulacağını gösteriyor. Hâlbuki hesaplamalara göre İstanbul Boğazı’nın güvenli gemi geçiş kapasitesi 25 bindir. Kapasite yoğunluğunun kaynaklanan sintine ve balast sularının yol açtığı sıkıntılar yanında ev ve sanayi atıklarının kirlettiği İstanbul Boğazı alarm zilleri vermeye başlayalı çok oldu” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununa da değinerek, “Müsilajla ilgili bakın Marmara ne durumda. Felaket değil mi? Nedir bu durum diye hep yandık diyoruz” ifadelerini kullandı.
Boğazın gemi geçişlerine kapatılamayacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, artan trafiği karşılamak için yeni bir kanal inşası düşüncesini gündeme getirdiklerini, Kanal İstanbul’a “İstanbul’un geleceğini kurtarma projesi” olarak baktıklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul Projesi’yle amaçlarının her şeyden önce İstanbul Boğazı ve çevresindeki vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlamak olduğunu belirterek, “Boğaz’ın tarihî ve kültürel dokusunu güvenlik altına almak için de bu projeye ihtiyaç vardır. Gemi trafiği yükünün hafifletilmesi, Boğaz’ın giriş ve çıkışındaki beklemelerin azaltılması, Boğaz’daki seyir zorluğundan kaynaklanan sıkıntıların ortadan kaldırılması da projenin amaçları arasında yer alıyor. Elbette ülkemizin küresel ticarette daha etkin rol oynaması, ulaştırma ve lojistik koridorlarından daha fazla pay almasıyla diğer stratejik unsurları da bunlara eklememiz gerekiyor” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, proje kapsamında yer alan 500 bin kişi kapasiteli yerleşim alanları ile depreme hazırlık için gereken alternatif yerleşim alanları oluşturulması konusundaki eksiğin de kapatılacağını dile getirerek, şöyle devam etti: “Görüldüğü gibi bu pek çok faydayı aynı anda sağlayacak bereketli bir projedir. Kanal İstanbul fikrini milletimizle paylaştığımız 27 Nisan 2011’den itibaren proje en ince detayına kadar çalışıldı. Önce güzergâh, ardından sondaj ve ön proje, daha sonra etüt proje, takiben ayrıntılı saha ve laboratuvar çalışmalarıyla ÇED süreci yürütüldü. Her ne kadar birileri kendi yetki alanlarında olmayan hususlarla ilgili bize sorulmadı diye sızlanıyorsa da projenin her aşaması hukuka ve bilime uygun şekilde yürütüldü ve tamamlandı. Buradan sesleniyorum. ‘Bize sorulmadı’ diyenlere sesleniyorum. Unutmayın, kime sorulması gerekiyorsa onlara sorulmuş ve yola böyle çıkılmıştır. Sizin zaten bu ülkede bu güne kadar dikili bir ağacınız yok. Bu ülkede sizler şu ana kadar Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü yaptık, aynen bugün Kanal İstanbul için nasıl çıldırıyorsanız, orada da öyle çıldırdınız. Marmaray’ı yaptık. Marmaray’da yine aynı şekilde önümüzü kesmeye çalıştınız, çılgınlar gibi ama yaptık.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrasya Tüneli, Osman Gazi Köprüsü ve İstanbul İzmir yolu yapılırken de önünün kesilmek istendiğini belirterek, “Eğer biz sizi dinlemiş olsaydık bunların hiç biri yapılamayacaktı” dedi.
“PROJE ÇALIŞMALARINDA 11 AYRI ÜNİVERSİTEDEN 51 BİLİM İNSANIYLA TOPLAMDA 204 UZMAN GÖREV YAPTI”
Birinci köprü yapılırken de önünün kesildiğini, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapılırken de aynı şeylerle karşılaşıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer o zamanın iktidarları sizi dinlemiş olsaydı bugün ne Şehitler Köprüsü olacaktı ne Fatih Sultan Köprü ne de Yavuz Sultan Selim Köprüsü olacaktı. Dinlemedik, dedik ki kervan yürür ve kervan yürüdü. Nissibi Köprüsü’nü yaptık. Eğer bunları dinleseydik Nissibi Köprüsü de yapılamayacaktı. Ama biz dinlemedik, yolumuza devam ettik. Zaten bu hususlarda en küçük bir eksiklik, yanlışlık, usulsüzlük olsaydı şimdiye kadar ortaya çıkardı” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut güzergâhın beş ayrı alternatif arasından bilimsel çalışmalara göre en makul ve verimli hat olarak seçildiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Sadece proje çalışmalarında 11 ayrı üniversiteden 51 bilim insanıyla toplamda 204 uzman görev yaptı. Kanal hattı boyunca 304 ayrı yerde 17 bin metrenin üzerinde sondaj, 248 adet jeofizik etüt gerçekleştirildi. Modelle çalışmalarında dünyanın en önde gelen mühendislik merkezi bünyesinde 35 ayrı ülkeden 3 bin 500 kişi görev aldı Bay Kemal. Biz neyi, nerede, kiminle yapacağımızı çok iyi biliriz. Bak bu bir çeşme açılış töreni değil, bir çeşme musluk takma töreni de değil. Dünyada örnek kanallardan bir tanesinin bugün temelini atıyoruz. Kanaldan geçecek gemi boyutları ve trafik kapasitesi Boğaz’daki mevcut trafiğin yüzde 99’unu karşılayacak şekilde tespit edildi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbullulara ve tüm vatandaşlara seslenerek, şunları kaydetti: “Kanalın uzunluğu 45 kilometre. Taban genişliği minimum 275 metre. Derinliği, küsuratı söylemiyorum, 21 metre olarak belirlendi. Bir başka ifadeyle 275 metre uzunluğa kadar petrol tankerleri ve 350 metre uzunluğa kadar olan konteyner gemileri bu kanaldan geçebilecek. Bunları İstanbul’dan kazasız belasız geçirmek öyle kolay iş değil. Her an her türlü riski taşıyorduk. Yapılan etütler Kanal İstanbul’daki gemi trafiğinin Boğaz’a göre, dikkat edin 13 kat daha güvenli gerçekleşeceğini gösterdi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul üzerinde biri bugün temeli atılan olmak üzere toplamda altı köprü inşa edileceğini söyledi.
Mevcut ana kara yolu ulaşım hatlarının tamamı için kanalın üzerinden köprü ile geçişin öngörüldüğünü belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca demir yolundan içme suyu ve atık suya, doğal gazdan elektriğe kadar pek çok farklı alandaki 25 alt yapı tesisinin tamamının da kanal geçiş projelerinin, kanal kazısı başlamadan önce tamamlanacak şekilde hazırlandığını aktardı.
“KANAL İSTANBUL SADECE TÜRKİYE’NİN DEĞİL BELKİ DE DÜNYANIN EN ÇEVRECİ PROJESİ OLARAK HAYATA GEÇİRİLECEKTİR”
Kanalın, Karadeniz çıkışının hemen sağında yer alacak konteyner limanı ve lojistik merkezinin, ülkenin dış ticaretine yeni bir soluk getireceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Karadeniz çıkışının solundaki rekreasyon ve yenilenebilir enerji alanının da İstanbul’a ayrı bir değer katacağını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kanalın her iki yanında planlanan 500 bin nüfuslu yerleşim alanlarının da İstanbul’un merkezindeki baskıyı ortadan kaldıracağına inandıklarını belirterek, “Kanal İstanbul sadece Türkiye’nin değil belki de dünyanın en çevreci projesi olarak hayata geçirilecektir. Proje alanının yüzde 52’si bu doğrultuda kullanılacaktır. Kanal İstanbul’un her biri ayrı emek gerektiren tüm mühendislik ve ÇED çalışmalarının, bilimin ve tekniğin ışığında, hukukun izinde yürütüldüğünün altını tekrar çizmek istiyorum. Bir şeyi daha bilmeleri lazım, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı dediğimiz zaman bir duracaksın. ÇED raporlarını rahatlıkla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı verir, verebilir. Bunu da öğreneceksiniz” dedi.
Tüm bu süreçte görev alan, sorumluluk üstlenen, katkı sağlayan bakanlara, belediye başkanlarına, firmalara, mühendislere ve uzmanlara şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu uzun hazırlık döneminin ardından nihayet kanalın ilk köprüsünün temelini atma aşamasına geldiklerini belirtti.
İlerleyen dönemde hem kanal üzerindeki diğer köprülerin ve alt yapı deplase çalışmalarını hem de kanal kazısını başlatacaklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Kanal İstanbul’u yaklaşık 15 milyar dolarlık bir maliyetle altı yıl içinde tamamlamayı hedefliyoruz. Buradan geçecek gemilerden sağlanacak gelir ve proje kapsamındaki liman başta olmak üzere, diğer unsurlardan elde edilecek kazançlarla Kanal İstanbul kendi kendini rahatlıkla finanse edecektir. Böylece Türkiye, devletin ve milletin kasasından, kesesinden beş kuruş çıkmadan, kendi gelirleri ile finanse edilerek dünya çapında bir esere daha kavuşacaktır. Projenin bugüne kadar mevcut sürecini nasıl adım adım takip ettiysek, bundan sonra da tamamlanana kadar hassasiyetle takibini sürdüreceğiz. Türkiye’ye sağlayacağı katkılar, proje maliyetiyle kıyaslanamayacak kadar yüksek olan Kanal İstanbul, ülkemizin en önemli değerlerinden biri olarak tarihteki yerini alacaktır. Rabbime bizlere bugünleri gösterdiği için hamdediyorum.”
Türkiye’de cumhuriyetin kuruluş döneminde başlatılan kalkınma hamlelerinin, kısa bir süre sonra, varlığını hâlâ sürdüren bir zihniyet tarafından engellenmeye çalışıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘Ülkemiz yakın tarihi, uçaktan motora, silahtan ilaca kadar her alanda başlatılan projelerin önlerinin bu zihniyet tarafından nasıl kesildiğinin örnekleriyle doludur. Kim bu isim? CHP. Atılan her adımın önünü kesmiştir. Şimdi bugünkü CHP de aynen yine ‘nasıl ön keseriz’ diye çalışmaların, gayretin içindedir. Aynen onların yanında da onlara yandaşlık yapanlar yok mu? Var. Birlikte nasıl ön keseriz, bunun gayreti içindeler” diye konuştu.
Uçak yapan Nuri Demirağ’dan, otomobil üreten, lokomotif motoru geliştiren nice isimlere, cumhuriyetin kalkınma hamlesinin gizli kahramanlarının hazin hikâyelerini artık tüm milletin bildiğini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabi genç kuşak bunları bilmiyor. Bizim 19 yıl önce yaptıklarımızı bile bilmiyor. Eğitimde yaptıklarımızı, sağlıkta yaptıklarımızı, ulaşımda attığımız adımları, enerjide attığımız adımları bilmiyor. Ulaşım alt yapısı konusunda, bilmiyor. Yapılan bölünmüş yollar, otoyollar, bütün bunlar maalesef genç kuşak tarafından bilinmiyor. Düşünün 6 bin kilometreden alınan yollar, şimdi 27 bin kilometreye geldi ama genç kuşak bunları bilmiyor. Gazi Mustafa Kemal’in de sürdürdüğü Osmanlı’dan miras demir yolu projeleri ipleri eline alır almaz kim tarafından durduruldu? İnönü tarafından durduruldu. İşte CHP’nin engelleme politikalarının başlangıcı orası. Biz yeniden demir yolu inşasına başlayana kadar Türkiye bu kısırlığı yaşamaya devam etti. Nuri Demirağ’ın ürettiği uçakların ne ülke içinde satışına ne de ihracına izin vermeyerek, fabrikanın kapısına kilit vurulmasına yol açtılar. Savunma sanayimiz, gerçek anlamda küresel rekabet gücüne ancak bizim dönemimizde kavuştu. Rahmetli Menderes, aralarında Vatan Caddesi’nin de bulunduğu bulvarları açarken ‘Buraya uçak mı indireceksiniz?’ diye karşı çıktılar. Biz sadece şehir içindeki bulvarlarla kalmadık, şehirlerimizin tamamını bölünmüş yollarla köprülerle tünellerle viyadüklerle dağları delerek… Hep söylüyorum ya Aşık Veysel gibi biz dağları deldik. Tünellerle viyadüklerle birbirine bağladık. GAP gündeme geldiğinde, ‘Milletin hakkını yiyecekler’ diyerek ortalığı ayağa kaldırdılar. Keban Barajı için kurbağalara ‘Göl yapıyorsunuz’, burada üretilecek elektrik için ise ‘Bu kadar enerjiyi toprağa mı vereceksiniz?’ diyerek çamur attılar. Ülkemizin en büyük enerji ve tarım projesi GAP’ı yeniden ele alarak hızlandıran biz olduk.”
İstanbul Boğazı üzerinde inşa edilen birinci köprüye ‘Buradan mutlu azınlık geçecek’ diyerek karşı çıkıldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ama bitince de ilk kendileri geçti. Rahmetli Özal’ın inşa ettiği ikinci köprüyü engellemek için her yola başvurdular. Bizim dönemimizde yapılan 3. köprü ile ilgili bir mahkeme kararını yanlış anlayıp, ‘Artık iki beton kuleden ibaret’ diyerek sevinç naraları atanlar da yine bunlardı. Sabiha Gökçen Havalimanı’nı genişletirken, CHP’nin başındaki zat, ‘Uçağın inmediği yere havalimanı yapan başka ülke gördünüz mü?’ diyerek aklınca dalga geçiyordu. Bugün Sabiha Gökçen Havalimanı, bırakın ülkemizi bölgenin en aktif havalimanlarından biri hâline geldi. Yetmiyor. Aynı kafa, kendi alanında dünyanın en iftihar verici projelerinin başında gelen yeni havalimanımıza da çalmadık kara bırakmamıştır. İşte İstanbul Havalimanı, dünyanın ilk üç havalimanından bir tanesi oldu. Ey CHP, sizin gidecek yeriniz yok. Şimdi bu havalimanı ile dünyanın her yerinde övünüyoruz. Hatırlarsanız, bu projeyi üstlenen firmalarımıza atmadıkları iftira, etmedikleri hakaret bırakmadılar” diye konuştu.
“ÜLKEMİZE VE MİLLETİMİZE ESER KAZANDIRMA MÜCADELEMİZİ SONUNA KADAR SÜRDÜRECEĞİZ”
Denizlerin altından hamdolsun bakıyorsunuz farklı yerlere geçebiliyoruz. Niye? Çünkü ulaşamadığımız yer bizim değildir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’a karşı çıkanları eleştirerek şöyle devam etti: “Bugün millete hizmet eden ne kadar abide eser varsa hepsi de bu çapsız zihniyetin karşı çıkmasına rağmen ülkemize kazandırıldı. Türkiye modern tarih boyunca yaptığı tüm kalkınma hamlelerini, ufuksuz, vizyonsuz, basiretsiz bu zihniyete rağmen başarıya ulaştırdı. Şimdi de Kanal İstanbul’a karşı çıkıyorlar. Hem de ne karşı çıkma. Siyasetteki ferasetsizliklerini, icradaki kifayetsizliklerini, proje üretmekteki kısırlıklarını bir kenara bıraktım, devlet adabını bile hiçe sayarak, akıllarına ne gelirse söylüyorlar. Yatırımcıları tehdit ediyorlar. Şu hâle bak ya. ‘Biz geliyoruz. Geldiğimizde bilesiniz ki size ödeme yapmayacağız. Sizin elinizden bu yatırımları alacağız.’ Bankaları tehdit ediyorlar. Hatta hızlarını alamayıp projeye ilgi duyan ülkeleri de tehdit ediyorlar. Ya bu ne terbiyedir ya? Bu ne terbiyesizliktir ya? Devletlerde devamlılık esastır. Bunlar devlet terbiyesi de görmediler. Siz nasıl devlet yönetimine talipsiniz ya? Söke söke sizden bu paraları uluslararası tahkim yoluyla da alırlar. Bunları da öğren. Bunları bilmeden bir yere varamazsınız. Bunlar tam manasıyla çaylak. Devlet yönetimi nedir haberleri yok. Ödeme yapmazmış. Bankalara ödeme yapmazmış. Uluslararası bankalara ödemelerini yapmazmış. Milletimiz, CHP kafasına kalsa ülkenin ne bu barajlara, ne bu köprülere, ne bu yollara, ne bu fabrikalara, ne bu hizmetlere kavuşamayacağını bildiği için söylenenleri ciddiye almıyor. Bu halk, kimin bu ülkeye eser ve hizmet kazandırmak için ter döktüğünü kimin de avara kasnak gibi sürekli aynı şeyleri söyleyerek hiç bir iş yapmadan sırt üstü yattığını görüyor, biliyor.”
Eskilerin, “İnsan ölür kalır eseri, eşek ölür kalır semeri” sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Varsın birileri semer peşinde koşsun. Biz ülkemize ve milletimize eser kazandırma mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz” ifadesini kullandı.
“TÜRKİYE’Yİ DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİ ARASINA SOKMAK İÇİN GECE GÜNDÜZ ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
“Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmak, siyasi ve diplomatik gücümüzü zirveye çıkarmak, güvenliğimizi en geniş yorumla sağlamak için gece gündüz çalışmaya devam edeceğiz. Yatırım yaparak, üreterek, istihdamı artırarak, ihracatı yükselterek büyümeyi sürekli kılarak potansiyelimizi son sürat harekete geçirerek büyük ve güçlü Türkiye’yi hep birlikte inşa edeceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen 19 yılda bu ülkeye sağlıktan eğitime, adaletten güvenliğe, ulaşımdan enerjiye, çevreden spora her alanda neler kazandırdıklarının en yakın şahidinin milletin kendisi olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, merhum Ziya Paşa’nın “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz, şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde” sözüne işaret ederek, “Bizim referansımız demokraside ve ekonomide ülkemizi dünyanın en üst ligine çıkarmamızdır. Bizim referansımız 84 milyon vatandaşımızın her birinin hayat kalitesini yükselten, geleceğini aydınlatan, umutlarını güçlendiren başarılara imza atmamızdır. Kanal İstanbul işte bu atılım zincirinin yeni bir halkasıdır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal İstanbul’un bugün ilk köprüsünün temelini attıklarını hatırlatarak, şu bilgileri verdi: “Yarın altyapı işlerine başlayacak, öbür gün kanalın kazmasını vuracak, makinaları çalıştıracak ve böylece bir abide eseri inşallah milletimizin emrine vereceğiz. Fatih, İstanbul’u fethederken, gemileri karadan yürüterek dünyayı kendine hayran bırakmıştı. Boğazın üzerine birer kandil gibi astığımız köprülerle biz de dünyayı kendimize hayran bıraktık. İşte şimdi Çanakkale 18 Mart Köprüsü yapılıyor mu? Yapılıyor. O da bir altın boynuz gibi Çanakkale’yi süsleyecek. Marmaray ve Avrasya Tüneli’yle boğazın altından iki kıtayı birleştirerek dünyayı kendimize hayran bıraktık. Şimdi de Marmara ve Karadeniz’i yeni bir Boğaz’la Kanal İstanbul’la birbirine bağlayarak bir kez daha dünyayı kendimize hayran bırakacağız. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum”
Temelini attıkları Kanal İstanbul Sazlıdere Köprüsü’nün ülkeye ve millete hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, projenin ilk gününden şu ana kadar her aşamasında emeği geçen mimar, mühendis ve işçileri tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, butona basarak Kanal İstanbul Projesi Sazlıdere Köprüsü’nün temelini attı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sakarya Zaferi’nin 100. yılı kutlama programında yaptığı konuşmada, “Sakarya Zaferinin kazanıldığı 1921 yılı, herhangi bir savaşın değil, Anadolu’daki bin yıllık varlığımızın da dönüm noktalarından biridir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Polatlı Duatepe’de düzenlenen Sakarya Zaferi’nin 100’üncü yılı kutlama programına katılarak, bir konuşma gerçekleştirdi.
Sakarya Zaferi’nin kazanıldığı 1921 yılının, herhangi bir savaşın değil, Anadolu’daki bin yıllık Türk varlığının da dönüm noktalarından biri olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Mücadele’nin en kritik safhasında kazanılan bu zaferle, başkenti tehdit eden düşman saldırısının önüne geçildiğini kaydetti.
Temmuz ayında Sakarya’nın doğusuna çekilmek zorunda kalan ordunun, milletin var gücüyle donatılması ve başına da Meclis’in Başkomutan olarak görevlendirdiği Gazi Mustafa Kemal’in geçmesi sayesinde bir ay içerisinde toparlanıp düşmanı yeniden Sakarya’nın batısına attığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Mücadele’nin en kritik sayfasında kazanılan bu zaferle başkenti tehdit eden düşman saldırısının önüne geçildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, top seslerinin Ulus’tan duyulmaya başlandığı bir süreçte kahraman ordunun adeta düşmana “dur” diyerek istiklal ile sonuçlanacak Büyük Taarruz’un müjdesini bu bölgede verdiğini kaydetti.
Çal Dağı’nda, Beştepe’de, Karlıtepe’de, Duatepe’de, Mangal Dağı’nda “Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak” diye başlayan İstiklal Marşı’na ilham veren kahramanların Polatlı-Haymana hattında verdikleri büyük mücadeleyle isimlerini tarihe cesaretleri ve kanlarıyla kazıdıklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır’ anlayışıyla yürütülen bu savaşta vatanın her karışını kanlarının son damlasına kadar koruma kararıyla cephede yerini alan askerlerimiz zafer kesinleşene kadar aynı azimle mücadele etmiştir. Sakarya Meydan Muharebesi 1 yıl sonra 30 Ağustos Zaferi ile taçlanmış, 9 Eylül’de düşmanın İzmir’den denize dökülmesiyle de nihai amacına ulaşmıştır. Düşman Sakarya’dan geriye doğru çekilirken önüne çıkan her yeri ve her şeyi yakıp yıkarak, yüz kızartıcı nice katliama imza atarak gerçek yüzünü de göstermiştir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Alagözler Sakarya Savaşı’nı bizzat yöneten İstiklal Harbi’nin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere Millî Mücadele’nin zaferle sonuçlanmasında emeği geçen tüm komutanları, şehitleri, gazileri rahmetle, minnetle yâd etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün şehitlerin ruhuna Fatiha okudu.
Sakarya Zaferi’nin tıpkı Malazgirt gibi, tıpkı Bursa’nın, Edirne’nin, İstanbul’un fethi gibi, bir tarafta Viyana kapılarını diğer tarafta Kızıldeniz’i kucaklayan şanlı tarihin önemli yapraklarından biri olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Gazi Mustafa Kemal’in ‘Sakarya Melhame-i Kübra’sı, yani bir çeşit ‘kıyamet savaşı’ diye isimlendirdiği bu büyük zaferi Nazım Hikmet şöyle tasvir ediyor; ‘Sonra 23 Ağustos Sakarya Melhame-i Kübrası ki devamı 13 Eylül gününe kadardır. Bizim kırk bin piyademiz, dört bin beş yüz atlımız, düşmanın seksen sekiz bin piyadesi, üç yüz topu vardı. Harp meydanının kuzey yanı Sakarya ve dağlardır. Keskin ve dik yamaçlarıyla ve kireçli toprakları ve kayalarında tek başlarına, birbirinden uzak haşin ve münzevi çam ağaçlarıyla Abdülselam Dağı. Gökler Dağı, dağlar ve Sakarya’dan bu havalide yalnız çatal tırnaklı karacalar su içmektedir. Ankara suyunun döküldüğü yerden Eskişehir kuzeybatısına kadar Sakarya mecrası uçurumlar içinden geçmektedir. Güneyde ve güneydoğuda yapraksız ve hazin, geniş ve uzun ve insana bıraktığı hiçbir şeye acımadan ölmek arzusu veren Cihanbeyli Ovası: Çöl… Bu çölün, bu dağların ve bu nehrin ve bizim önümüzde 22 gün ve gece, fasılasız dövüşüp, düşman ordusu ric’ata mecbur kaldı’.”
Necip Fazıl Kısakürek’in de Sakarya Zaferi’nin nasıl bir ruhla kazanıldığını, millet ve vatan için nasıl bir mana taşıdığını Sakarya Türküsü ile anlattığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sakarya Türküsü’nden beyitler okudu.
“Millî Mücadele’nin adeta son kalesi olan Polatlı-Haymana hattında kazanılan bu zafer hikâyesi nesilden nesile aktarılarak İstiklal Harbi’mizi hangi şartlarda ve ne büyük fedakarlıklarla kazandığımızı unutturmamalıyız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Sakarya Savaşı’nın yaşandığı Polatlı ve Haymana’da hâlihazırda yedi anıt şehitliğimiz bulunuyor. Ayrıca bu zaferin kazanıldığı bölgeyi tarihî millî park ilan ederek kapsamlı bir ihya çalışması başlattık. Yaptığımız restorasyon çalışmalarıyla çarpışmaların yaşandığı bölgeleri, alt ve üst yapı tesisleri, ziyaretçi merkezleri, müzelerle donatarak tarih hafızamıza kazandırdık. Bu kapsamda yapılan Sakarya Meydan Muharebesi ve Türk Tarihi Tanıtım Merkezi ile Haymana Ziyaret Merkezi ve Şehit Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan Şehitliği’nin açılışını canlı bağlantıyla gerçekleştireceğiz. Tüm bu eserleri, gelecek nesillere, verdiğimiz mücadelenin ve kazandığımız zaferlerin en doğru şekilde anlatılması bakımından önemli görevler ifa edeceğine inanıyorum.”
“TÜRK MİLLETİ, DİŞİYLE, TIRNAĞIYLA VERDİĞİ MİLLÎ MÜCADELESİNİ, KURDUĞU CUMHURİYETLE YENİ BİR BAŞLANGIÇ HÂLİNE GETİRMİŞTİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sakarya Zaferi’nin akabinde, Ankara’da faaliyet gösteren Büyük Millet Meclisi ve hükûmetin, uluslararası alanda milletin asıl temsilcisi olarak kabul edilmeye başlandığını, bu durumun, sahada verilen mücadelenin diplomasi alanına da taşınmasını sağladığını söyledi.
İzmir’in kurtuluşunun ardından, vatan topraklarının kalan kısımlarında da kontrolü sağlayan Ankara hükûmetinin Osmanlı’yı siyasi ve ekonomik olarak boğan zihniyetle mücadeleye giriştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir tarafından Sevr dayatması, diğer tarafında Misak-ı Millî iradesi olan bu çetin mücadelenin Lozan Antlaşması’yla sonuçlandığını ifade etti. Anadolu’dan tamamen sökülüp atılmak istenen Türk Milleti’nin dişiyle, tırnağıyla, tüm gövdesi ve ruhuyla verdiği Millî Mücadele’sini kurduğu Cumhuriyetle yeni bir başlangıç hâline getirdiğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bin yıllık vatanımız Anadolu’daki üçüncü büyük devletimiz Türkiye Cumhuriyeti, yaşadığımız onca badirelere, uğradığımız onca saldırılara rağmen 100. yılının eşiğine kadar gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki büyük kalkınma heyecanı daha sonra yerini taklitçi ve teslimiyetçi bir zihniyete bırakmıştır. Çok partili siyasi hayata geçişle birlikte vesayetin sinsi oyunlarına ve darbelerin yol açtığı hasarlara rağmen, milletimiz demokrasi ve kalkınma istikametinde ısrarcı bir tutum ortaya koymuştur. Geçtiğimiz dönemde ülkemizin nispi bir istikrar ve güven ikliminde ne büyük başarılara imza atabileceğini hep birlikte ispat ettik. Millî iradenin gücünün önünde ne vesayetin ne sosyal mühendislik hesaplarının ne terör örgütlerinin ne darbelerin duramayacağı gerçeğini cümle âleme gösterdik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhuriyetin 100. yılı olan 2023’e endekslenen hedeflerin, aslında tıpkı Millî Mücadele’nin kendisi gibi küresel senaryolara karşı bir başkaldırı olduğunu söyledi. Türkiye’nin kendi verdikleri rollerin dışına çıkmasını istemeyenlere, alın teri ve kanla, istiklaline ve istikbaline sahip çıkan bir ülke olduğu gerçeğini kabul ettirdiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bazıları hâlâ 2023 hedeflerimizi sıradan bir orta, uzun vadeli kalkınma programı sanmaya devam ediyor. Hâlbuki biz bu iradeyi ortaya koyarak Cumhuriyet tarihinin en iddialı ve cesur makas değişikliğini gerçekleştirdik. Demokrasi ve kalkınma standartlarımızı dünyanın en ileri ülkeleri seviyesine çıkartarak, asırlardır kuşatma altında tutulan medeniyet, tarih ve kültür ufkumuzu tekrar açmayı başardık” diye konuştu.
“EVLATLARIMIZA 2053 VİZYONUNU İNŞA EDECEKLERİ BİR MİRAS BIRAKMANIN GAYRETİ İÇERİSİNDEYİZ”
Bir yandan eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden spora her alanda asırlık ihmallerin telafisini gerçekleştirdiklerini, diğer yandan hak, hukuk, adalet, özgürlük alanlarında milletin uzunca bir süredir yaşadığı mağduriyetleri giderecek adımları attıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Böylece ülkemizi dünyanın yaşadığı büyük dönüşümleri, vaktini ve enerjisini kendi iç mücadeleleriyle heba eden bir konumdan, her alanda potansiyelini en üst seviyede kullanabilen bir yere geldik. Evlatlarımıza işte bu güçlü altyapının üzerinde 2053 vizyonunu inşa edecekleri bir miras bırakmanın gayreti içerisindeyiz. Elbette bu noktaya öyle kolay gelmedik. Son iki asırda yaşadığımız ne badire varsa hepsinin de benzerleri önümüze çıkartıldı. Dikkatimizi hedeflerimizden uzaklaştırmak için dört bir tarafımızdan çekiştirildik, taciz edildik. Hamdolsun tüm bu engelleri Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle aşarak, bugün bulunduğumuz yere ulaştık. Küresel siyasi ve ekonomik sistemin yeniden yapılanma sancıları yaşadığı bir dönemde, Türkiye olarak sahip olduğumuz imkânlardan aldığımız güçle, yönümüzü hep geleceğe dönüp, istikametimizi belirleyerek oraya doğru yürüyoruz. Terör tehditlerinden bölgesel krizlere, küresel ısınma ve çevre felaketleri gibi yeni önceliklere kadar her alanda kendimize olumlu yönde ayrıştırarak hedeflerimize doğru yürümeyi sürdürüyoruz. Bir süredir ardı ardına yüzüncü yıllarının kutlamalarını yaptığımız Millî Mücadele’mizin sembol adımlarının her birini geçmişin muhasebesinin yapılması ve geleceğin istikametinin belirlenmesi bakımından önemli vesileler olarak görüyoruz. Hiç şüphesiz bu adımların zirvesini hiç endişe etmeden 29 Ekim 2023’te vasıl olacağımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı oluşturuyor. Rabbimden, milletimize daha nice yüz yıllarını kutlayacağı büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası mücadelesini başarıyla neticelendirmeyi nasip eylemesini diliyorum.”
“KENDİMİZE DAHA ÇOK GÜVENİYOR, GELECEĞİMİZE DAHA UMUTLA BAKIYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün dünyada tarih, köken, inanç ve kültür bakımından bütünlüğü olmayan, devlet geçmişi birkaç asrı bulmayan, heybesinde sömürgecilikten katliamlara kadar nice ayıbı gizleyen pek çok ülke olduğunu dile getirdi. Sahip oldukları güvenlik ve refah iklimiyle, tüm bu eksikliklerini kapatmaya çalışanların, gerçekten çetin sınamalarla karşı karşıya kaldıklarında nasıl lime lime döküldüklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İnanın dökülüyorlar, ayakta duracakları mecalleri yok. Türkiye’nin yaşadığı saldırıların, maruz kaldığı gizli açık ayak oyunlarının, içinden geçtiği imtihanların sadece birini bile kaldıramayacak ülkeler var. Salgından tabii afetlere kadar son dönemde yaşanan her olağanüstü durum bu tabloyu daha da belirgin hâle getiriyor. Hamdolsun biz milletimizin birliğine, beraberliğine, kardeşliğine sahip çıkması, arkamızdaki binlerce yıllık devlet geleneğinin gücü, yüz milyonlarca mazlum ve mağdurun duası sayesinde dimdik ayaktayız. Bilhassa son dönemde yaşadıklarımızın ardından artık kendimize daha çok güveniyor, geleceğimize daha umutla bakıyoruz. 2023’e yaklaştıkça bu güven ve umut zeminini bozmaya yönelik tacizlerin artması doğru istikamette gittiğimizin işaretidir. Cumhur İttifakı olarak geleceğimize daha özgüvenle yürüyoruz. Daha özgüvenle de inşallah bunu başaracağımıza inanıyoruz. Milletimiz, Millî Mücadele günlerinden bu yana sahip olduğu o derin irfan hasletiyle tercihini hep ülkesi ve kendisi için doğru olandan yana kullanmıştır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendileri için esas olanın millet iradesi olduğunu belirterek “Cumhuriyet’imizin 100. yılında Türkiye’yi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarmayı hedefleyen mücadelemizin başarıya ulaşması için son nefesimize kadar çalışacağız. Onun için tek millet, tek vatan, tek devlet ve tek bayrak. Malazgirt’ten bu yana kazandığımız hiçbir zafer gibi bunun da kolay olmayacağını biliyoruz. Dışarıdan ve içeriden pek çok engeli aşarak bugünlere nasıl geldiysek inşallah menzile de o şekilde ulaşacağız. Bunun için de bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız ve hep birlikte Türkiye olacağız” dedi.
Sakarya Meydan Muharebesi’nde canlarını ortaya koyan gazilere, bu uğurda bir gül bahçesine girercesine toprağa düşen şehitlere, hatıraları asla unutulmayacak kahramanlara Allah’tan rahmet dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’i ve bu zaferin kazanılmasında emeği geçen herkesi şükranla anarak büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası mücadelesine ilham veren ecdadın tüm sembol isimlerinin her birini minnetle yâd etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Duatepe Anıtı’na gelişinde elinde Türk bayrağı olan gençler tarafından karşılandı. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Mangal Dağı’nda bir siperde bulunan, üzerinde mermi izi yer alan, Osmanlıca “padişahın askerleri” anlamına gelen “asakir-i şahane” yazan kemer tokasını hediye etti.
Kanal 7-Ülke TV-24 TV-TV 360-TVNET ortak yayınına konuk olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü’nde gerçekleştirilen canlı yayında gündeme dair gelişmeleri değerlendirdi.
Muharrem ayının ve Aşure Günü’nün Türk milleti ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şehitlerin efendisi, Peygamberimizin torunu Hazreti Hüseyin efendimiz ve tüm Kerbela şehitlerini rahmetle yâd ediyorum. Aramızdaki kardeşliği pekiştirmesini, fitne ve şer odaklarına fırsat vermemesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugünkü Afganistan tablosu sürpriz mi? Taliban’ın bu kadar hızlı Kabil’e girmesini bekliyor muydunuz?” sorusu üzerine, bazı ülkelerin Afganistan’a tıpkı Suriye’de yaptıkları gibi sadece terör ve göç zaviyesinden baktıklarını, “terör ve göç bize gelmezse sorun yok” dediklerini söyledi.
Oysa terörü de göçü de var edenin on yıllardır izlenen yanlış politikalar olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yanlış politikalarla yüzleşmeden barış ve istikrara katkıda bulunmanın mümkün olmadığını belirtti.
AFGANİSTAN’DAKİ GELİŞMELER
Afganistan’ı, Türkiye için güçlü tarihî beşeri kültürel bağların olduğu bir ülke olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Afgan halkının İstiklal Savaşı’mızda verdiği maddi manevi desteği unutmamız mümkün değildir. Ülkelerimiz arasında 1 Mart 1921’de imzalanan İttifak Anlaşması’nda ‘iki ülkenin kaderi ve saadeti birbirinindir’ ifadesi var. Aramızda böyle bir yakınlaşma, böyle bir bağ var. Yönetimde kim olursa olsun iyi ve kötü gününde Afganistan’ın yanında yer almak hem ahde vefanın hem de kardeşliğimizin gereğidir. İlgili kurumlarımız bir süredir zaten Taliban ile irtibat hâlindeydiler. Biz de ülkenin geleceğini konuşmak üzere Taliban yöneticilerini kabul edebileceğimizi daha önce de ifade etmiştik. Bu tavrımızı bugün de muhafaza ediyoruz. Afgan halkının huzuru, bu ülkede yaşayan Türk soydaşlarımızın selameti ve ülkemizin çıkarlarının korunması noktasında her türlü iş birliğine hazırız. Taliban yöneticilerinin yaptığı itidalli ve ılımlı açıklamaları memnuniyetle karşılıyoruz. Şunu çok açık net ifade etmemiz gerekir. Özellikle Taliban’ın Türkiye’ye yaklaşımı köşeli değildir. Daha dikkatlidir ve bizimle olan ilişkilere yaklaşımı dış politika açısından çok daha hassastır. Temenni ediyorum ki bundan sonra da yine aynı hassasiyet devam edecektir. Zira birçok yerde yapılan toplantılarda bu hassasiyeti görüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Taliban sözcüsü bir taraftan Türkiye’nin Afganistan’ın dostu olduğunu söyledi ancak bir taraftan da Afganistan’da hiçbir yabancı güç olmasını istemediklerini söyledi. Bu iki açıklamayı tenakuz içinde buluyor musunuz?” sorusu üzerine, bir NATO ülkesi olarak, NATO’nun Afganistan’daki Kararlı Destek Misyonu’nda yer alarak bu ülkenin istikrarı için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini anımsattı.
Afganistan’ın çok daha aydınlık yarınlara ulaşması için destek verdiklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hamid Karzai Havalimanı’nın güvenliğine katkı sunmanın yanı sıra resmi ve sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla ülkenin ayağa kalkması için çaba harcadıklarını ifade etti.
Afganistan’a ciddi yatırımlar ve harcamalar yaptıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Hâlâ yapıyoruz ve bundan sonra da yapacağımızın bazı alametleri de ortada. Bizim orada şu anda iş adamlarımız var. Onlar orada bulunmakla yatırım sürecini devam ettiriyor. Afganistan’daki askerlerimiz hiçbir zaman muharip bir güç olarak görev yapmadı, bunun altını çiziyorum. Dolayısıyla da biz askerlerimizi orada asla yabancı bir güç olarak görmedik, kullanmadık. Amerika’nın çekilmesi sonrasında amacımız havalimanının emniyetini temin ederek bu ülkenin güvenliğine katkı sağlamaktı. Bu niyetimiz hâlen bakidir. Türkiye’nin Afganistan’daki askerî varlığı yeni yönetimin de uluslararası alanda elini güçlendirecek ve işini de kolaylaştıracaktır. Mesele, öncelikle Afgan makamlarıyla bir anlayış birliğine varmaktır. Farklı seçenekler üzerinde konuşabiliriz. Örneğin Libya’daki gibi ikili bir anlaşmayla da bunu çözebiliriz. Bu Taliban olabilir, daha önceki gibi mevcut yönetim olabilir. Bunların hepsiyle bizim dostluğumuz, arkadaşlığımız var. Bunun içerisinde Abdullah Abdullah bakidir, aynı şekilde şu anda ülkesinden ayrılmış olan başkan yine bunlardan bir tanesidir. Dolayısıyla hiçbir zaman kopmadık, kopmayız. Şu anda farklı tarafta kalmış olan arkadaşlarımız da yine bunların içerisindedir. Örneğin Burhaneddin Rabbani’nin oğlu gibi. Bunlarla görüşmeler hep devam etti, ediyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Taliban’ın ülke yönetimini ele almasından önce Türkiye’nin, Afganistan ile ilgili diğer ülkelerle yaptığı görüşmelerde belli bir gelişme kaydettiğini vurguladı.
Türkiye’nin sunduğu şartların önemli bir bölümünün de muhataplar tarafından kabullenilmeye başladığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Taliban’ın ülkede kontrolü sağlamasıyla önümüze yeni bir tablo çıktı. Sahada oluşan bu yeni gerçeklere göre planlarımızı yapıyor, görüşmelerimizi de ona göre sürdürüyoruz. Şu anda örneğin Doha’da bir süreç var, bu süreci de yakından takip ediyoruz. Sürecin içerisinde olanlarla da irtibatlarımızı devam ettiriyoruz” diye konuştu.
BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ İLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nahyan ile de Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Türkiye’ye yatırımları konusunda ciddi bir görüşme gerçekleştirdiğini söyledi.
Görüşmede hangi alanlarda ne gibi yatırımların yapılabileceğini ele aldıklarını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmeye Varlık Fonu Başkanvekili ve Yatırım Ofisi Başkanını da davet ettiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede yatırımlar konusunda yol haritası konusunun ele alındığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BAE de buna göre adımlarını atmış olsun dedik. Kendileri de yanlarında zaten bu konularda sorumlu olan arkadaşları da getirdiler. Yol haritası üzerinde adımları kimler nasıl atacak belirledik. Çok ciddi bir yatırım hedefleri, yatırım planları var. İnanıyorum ki çok kısa zamanda Birleşik Arap Emirlikleri ülkemizde ciddi yatırımlara girecek” değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “BAE’den gerçekleşen bu ziyaret, iki ülke arasındaki buzların eridiği anlamına mı geliyor?” sorusu üzerine, şunları kaydetti: “Devletlerarasında bu tür gidiş gelişler, iniş çıkışlar olabilir ve olmuştur da. Burada da benzer bazı durumlar oldu. Şu an itibarıyla yaklaşık birkaç aydır bizim istihbarat örgütümüz başta olmak üzere Abu Dabi yönetimiyle bazı görüşmeler yaparak bu görüşmelerle belli bir yere gelmiş bulunuyoruz. Bundan sonraki süreçte de Muhammed Bin Zayed ile de bazı görüşmeleri yapma durumlarımız olacaktır, inşallah olacaktır diye düşünüyorum bugünkü görüşmeden sonra. Bu görüşmelerle bölgedeki bazı sıkıntıları aynı kültürün, aynı inancın mensupları olarak inşallah gidermiş oluruz. Çünkü biz bölgenin esas aktörlerinin birbirleriyle doğrudan konuşmasını, müzakere etmesini, kendi sorunlarını birlikte çözmelerini önemsiyoruz. Ben de bu konuda çok hassasım.”
“Afganistan’daki vatandaşların durumu, herhangi bir mağduriyetin söz konusu olup olmadığı ve tahliyelerin devam edip etmeyeceği” sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afganistan’daki vatandaşlarımızın güvenliği ve huzurunu temin etmek, bizim bu süreçte bir numaralı önceliğimiz. Afganistan’daki vatandaşlarımızı özel uçak seferleri ile tahliye işlemlerimizi sürdürüyoruz. Biliyorsunuz havalimanının iki boyutu var, bir sivil, bir de askeri. Biz bu çalışmayı daha çok askerî havalimanı üzerinden yapıyoruz. Ortak tek pisti var, bu pist kullanılıyor” cevabını verdi.
Türk vatandaşlarına yönelik çalışmaları koordine etmek üzere Dışişleri Bakanlığı bünyesinde 7/24 esasına göre faaliyet gösteren Afganistan Koordinasyon Destek Merkezi oluşturduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Afganistan’daki vatandaşlarımıza Dışişleri Bakanlığı Konsolosluk Çağrı Merkezinin imkânlarından yararlanmak suretiyle seri bir şekilde ulaştık” dedi. Devletin tüm imkânları ile yanlarında olduğunu kendilerine vurguladıklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu vesile ile ülkemize dönmek isteyenlerin tamamıyla, devletimizin tüm imkânları ile bilgilerini derledik, toparladık ve bildirdik. Bugün yine askeri uçağımızla 201 vatandaşımızı İslamabad’a götürdük. Oradan da Türk Hava Yollarıyla ülkemize gelmelerini sağladık. Şu an itibarıyla 552 kişiyi tahliye etmiş durumdayız. Karzai Uluslararası Havalimanı’na işletme ve güvenlik sorumluluğunun hâli hazırda bizde olmasının avantajlarından da en iyi şekilde yararlanıyoruz. Bu tahliyeyi, havalimanındaki olağanüstü şartlarda bazı vatandaşlarımızı, havalimanının kargaşa içindeki sivil alanından askerlerimizin kontrolü altındaki askeri alana taşımak suretiyle şu ana kadar başardık. Temenni ediyoruz ki bundan sonra aynı şekilde bu devam etsin.”
“DÜZENSİZ GÖÇLE MÜCADELE İÇİN YOĞUN ÇABA HARCIYORUZ”
Türkiye sınırlarındaki son duruma ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Düzensiz göçle mücadele noktasında, bu etkinliğin artırılması amacıyla yoğun bir çaba harcıyoruz. Sınır güvenliğimizi tahkim etmek için farklı önlemleri devreye aldık. İran sınırımızda dört ilimiz var, Ağrı, Hakkâri, Iğdır ve Van. Bu sınırımızın tamamı duvarla örülecek. Ağrı ve Iğdır sınırındaki duvar çalışmalarını tamamladık, o bitti, Hakkâri’de de yarısına geldik. Van’da da duvar çalışmalarımız yoğun şekilde sürüyor. Şu an itibarıyla 157 kilometresi tamamlandı, bunun tamamını bitireceğiz. Kalan sınır boyunca güvenlik duvarı inşaat çalışmaları devam edecek.”
Sınırdaki çalışmaların sadece düzensiz göç girişlerinin olmaması için değil teröre karşı da yapıldığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu duvarları oluşturan 3 metre yüksekliğindeki beton blokların üzerinde ayrıca 1 metre de dikenli tel bulunduğunu söyledi.
Tamamlanan duvar uzunluğunun bundan sonra da çok hızlı bir şekilde artacağını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Ayrıca bunları termal kameralarla da takip ediyoruz. Bu sınırın 109 kilometrelik kısmı şu anda aydınlatma sistemiyle de donatılmış durumda. 79 kilometre boyunca yerleştirdiğimiz bu kameralarla ve algılayıcı sistemlerle düzensiz göç hareketlerini sürekli izleyip anında müdahale ediyoruz. Doğu sınırımızda elektro-optik kuleler ve haberleşme kuleleri yapıyoruz. Bunların da yüzde 90’ı tamamlanmış vaziyette. Bu kuleler 740 kilometrelik bir alanda entegre sınır yönetiminde kilit rol oynayacak. Bunlar sıradan gözetleme kuleleri değil son derece ileri teknolojik donanıma sahip olan kulelerdir. Kara gözetleme radarı, termal kamera, gündüz kamera sistemi, GPS alıcısı, lazer uzaklıkölçer, dijital manyetik pusula gibi sistemleri de bünyesinde barındırıyor.”
MUHALEFETİN GÖÇMENLERLE İLGİLİ İDDİALARI
“CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son günlerde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO toplantısı çerçevesinde ABD Başkanı Biden ile yaptığı görüşmede 1 milyon göçmeni kabul edeceği yönünde Biden’a söz verdiği” iddiası sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Önce bir şeyi çok açık, samimi konuşmam lazım. Hukukta bir kaide vardır, ‘müddei iddiasını ispatla mükelleftir’ Bu adam bunu nereden gördü, kim kendisine bunu sufle etti? Bu adam yalancı, bu adamın bugüne kadar doğru bir sözü var mı, yok. Olmayan bir şeyin iddiasını veyahut da onu savunmak, ortaya koymak… Söyledikleri tek şey var ‘Orada Dışişleri yetkilisi yoktu.’ Ne demek Dışişleri yetkilisi yoktu? İlla Dışişleri yetkilisinin olması mı lazım? Ben var mıyım orada, Dışişleri kime bağlı, bana bağlı. Ben kiminle konuşuyorum, Amerika’nın Başkanıyla konuşuyorum.
İşleri güçleri, kafayı takmışlar tercümanımıza. Yatıyorlar kalkıyorlar, ‘Orada sadece tercüman vardı’ diyorlar. Başınıza tercümanım kadar taş düşsün. Dürüst konuşun, bunu ispatla ben mükellef değilim sen mükellefsin. Eğer zerre kadar hukuk bilgin varsa, mademki böyle bir iddian var, bunu ispatlaman lazım. İspatla, ispat edemiyorsan o zaman özür dile. Ama bunlarda o karakter yok. Kalkıp işleri, güçleri ‘Acaba Türkiye’nin uluslararası diplomasi ile yaptığı bu görüşmelerde ülkeyi nasıl küçük düşüreceğiz.’ İşte bu tür yalanlar üzerinden ülkemizi, bu ülkenin Cumhurbaşkanını itham etmek ahlaksızlığın daniskasıdır ve bunlar da ahlaksızdır.”
SEL FELAKETİ
Türkiye’nin sel ve yangınlarla mücadelesinde gelinen son duruma ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan, selin önce Artvin ve Rize’de başladığını anımsatarak, “Artvin-Rize’de sel afeti başlayınca hemen ertesi gün bölgeye gittim. Zaten bunlardan bir tanesi de benim ana-baba olacağım Güneysu ilçesiydi ve oradaki durumları yerinde bir tespit ettik, teşhis ettik. Daha sonra oradan Artvin’in Arhavi ilçesine geçtik. Tabii o ilçede de durumları yerinde bir inceledik” dedi.
Artvin ve Rize’de metrekareye düşen yağış miktarının bile tek başına yaşanan afetin sebebini ve büyüklüğünü göstermeye yeterli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Batıda da tabii Bartın, Sinop ve Kastamonu’daki felaket, Doğu Karadeniz’e göre daha büyük bir felaket. Yani orada 2,5 gündeki yağış miktarı, ülkemizin diğer bazı yerlerindeki yıllık toplam yağışın birkaç katına ulaştı. Selin yaşandığı bölgelerdeki yağış miktarını geçmiş dönemlerle karşılaştırdığımızda da çarpıcı bir tablo ile karşılaşıyoruz. Bunlar gerçekten farklı bir felaket özelliği taşıyor. Örneğin Kastamonu Bozkurt’a bağlı Mamatlar köyünde metrekareye düşen yıllık ortalama yağış miktarı 773 kilogram iken sadece 10-12 Ağustos’ta 420 kilogram yağış düştü.
Bozkurt’un yıllık ortalama yağış miktarı 918 kilogram yani Bozkurt’ta bir yılda görülen yağmurun yarısı sadece 63 saatte oraya düştü. Bartın Ulus’a bağlı Ceyüpler köyünde metrekareye yılda ortalama 488 kilogram yağış düşerken bunun üçte ikisi miktarına denk gelen 319 kilogram yağış sadece 48 saatte yağdı. Sinop Ayancık’ta ise ağustos ayında metrekareye düşen yağış miktarı ortalama 55 kilogram iken bunun altı katı yağış sadece iki günde görüldü.”
“ARAMA-KURTARMA ÇALIŞMALARINI KOORDİNELİ BİR ŞEKİLDE YÖNETTİK”
Sele neden olan yağışların daha önce görülmemiş yoğunlukta olduğunun bu verilerden anlaşılacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sel nedeniyle Kastamonu’da 62, Sinop’ta 15 ve Bartın’da bir olmak üzere 78 can kaybımız oldu. Tabii bunu Doğu Karadeniz’de birlikte ele aldığımızda 100’ü aşan can kaybımız var. Hayatını kaybeden vatandaşlarıma Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza da yine aynı şekilde Rabbimden şifalar diliyorum” dedi.
Afet bölgesinde maddi kayıpları en kısa zamanda telafi etme, güç, imkân ve kabiliyetine sahip bir devletin olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bununla ilgili olarak ilk andan itibaren bakanlarımızla, milletvekillerimizle ve tüm kurumlarımızla bölgedeydik. Tahliye ve arama-kurtarma çalışmalarını yerinde ve koordineli bir şekilde yönettik. Şimdi bir gün izinle tüm bakan arkadaşlarım ki altısı bölgedeydiler. Yarın Kabine Toplantısı için Ankara’ya gelecekler, ondan sonra tekrar bölgeye gidecekler” ifadelerini kullandı.
Geçtiğimiz günlerde Kastamonu’ya giderek Sinop ve Kastamonu’da yürütülen çalışmaları takip ettiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda hâlihazırda sel bölgesinde 10.000’den fazla personel, 22 helikopter, binin üzerinde araç, binin üzerinde iş makinesi, 42 bot, bir insansız hava aracı, bir Jandarma İnsanlı Keşif Aracı, bir sahil güvenlik korveti, 4 sahil güvenlik botu, 18 itfaiye aracı, 83 ambulansla çalışmalar yürütüldü” dedi.
Ayrıca su tahliyesinden enerjiye, yiyecek-içecek desteğinden haberleşmeye kadar her konuda ihtiyaç duyulan araç-gerecin bölgeye gönderildiğini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerle bulundu: “Helikopter ve sahil güvenlik botlarının yoğun olarak kullanıldığı çalışmalarla toplam 2 bin 400’den fazla vatandaşımız tahliye edildi. Kara ulaşımının kesik olduğu yerlerde helikopterler ile gerçekleştirilen tahliye operasyonlarının başarısı, sahip olduğumuz imkânların büyüklüğünü göstermesi bakımından anlamlıdır. Afet bölgesinin tamamında altyapının yeniden ayağa kaldırılması konusunda ilgili kurumlarımız kesintisiz çalışıyor. Sel nedeniyle yolları kapanan köylerimize bile Türkiye’de ilk defa havadan jeneratör naklederek elektriği verdik, elektriksiz köy bırakmadık.
Acil ihtiyaçların karşılanması için şimdiye kadar bölgeye 73 milyon lira ödenek gönderildi. Selden etkilenen yerleri, Genel Hayata Etkililik Afet Bölgesi ilan ederek mükelleflerimizin vergi ödemelerini, Sosyal Güvenlik Kurumu prim ödemelerini, esnaf kredileri ödemelerini erteledik. KOSGEB acil destek paketi gibi destek programlarımızı bu arada hayata geçirdik. Vatandaşlarımızın eşya zararlarını karşılayacağız, evleri yıkılanlara yeni konutlar yapacağız, iş yeri ve araç zararlarının karşılanması için destek olacağız.”
Millî Savunma Bakanlığı’nın, sel bölgesine yatay kaydırmalı köprü tankı gönderdiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bütün bunların yanında dikkat ettiyseniz Millî Savunma Bakanlığımız, Türk Silahlı Kuvvetleri kaydırma köprü sistemini buraya getirerek, ırmaklar üzerine bunlar kuruldu. Karşıdan karşıya geçişleri rahatlatmak için öyle zannediyorum ki bunlar savaş zamanında daha çok görülür, ilk defa bu tür bir afette bu uygulamayı yaptık ve bununla da orada ciddi sıkıntıları aşmış olduk” dedi.
Selden etkilenen bölgelerde çalışan Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve jandarma ekipleri ile çatılarda kalan vatandaşları kurtararak, güvenli bölgeye nakledenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür örnekleri dünyada bile görmenin mümkün olmadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önceki afetlerde ve salgınla mücadele sürecinde olduğu gibi sellerde de birliğin, beraberliğin, dayanışmanın en güzel örneklerini sergileyen vatandaşlarıma bir kez daha teşekkür ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz ne zaman bir ve beraber olacağız? Hangi şartlarda bir ve beraber olacağız? Her zaman karalamak için bir şeyler mi bulmak lazım, bir şeyler mi söylemek lazım? Yani yapılması gerektiği hâlde yapılmayan bir şey mi vardı da bu tür karalama kampanyasını sürdürüyorlar. Antalya’da, Rize’de bunu gördüm, burada yine bunu gördüm. Muhalefetin bu karalama dili bu ülkede ne zaman acaba yok olacak? Gerçekten bunlar çok üzücü. Onlar bunu yapsa da yapmasa da biz görevimizi yaptık, yapmaya devam ediyoruz ve edeceğiz.
“BÜTÜN BU BÖLGELERDE YANAN KONUTLARIN İNŞASI BAŞLADI”
Şimdi süratle işte Doğu Karadeniz’den tutun, Antalya, Muğla bütün bu bölgelerde yanan konutların inşası başladı, onları yapıyoruz. Şimdi Bartın, Sinop, Kastamonu buralarda da yine yıkılan tüm binaların hemen inşasına başlayacağız. Eleştiri başladı. Ne diyorlar? ‘AFAD’a para mı verecekmişiz?’ ‘Bize ne ya devlet kendisi versin.’ Sen cebren AFAD’a para verecek değilsin. AFAD, bu ülkede bu tür afetler için kurulmuş olan bir kuruluştur. Senden kimse gelip gırtlağını sıkarak para istemiyor. Buraya hayırda bulunmak isteyen olursa verir, bulunmak istemeyen de vermez. Sen de hayırda bulunmak istemeyenlerden olursun. Verme ama verenler olursa bunların da önünü kesme.”
AFAD’ın resmî hesapları üzerinden vatandaşların bağışlarını yaptığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün itibarıyla söylüyorum, 181 milyon lira bağışta bulunan oldu. Yarın, bundan sonraki günlerde belki daha da artacak” dedi.
Resmi hesaplardan yardım kampanyası düzenlenmemesi hâlinde farklı tezgâhların dönebileceğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bak işte geldi, buradan sahte hesaplar, bilmem şunlar, bunlar filan. Biz bunlara fırsat vermek istemiyoruz. Yarın kabine toplantımız var ve kabine üyelerimiz de yarın bağışında bulunacaklar. Beraberce ne yapabiliyorsak bu şekilde, bu destekleri vereceğiz ve adımlarımızı da buna göre atacağız” ifadelerini kullandı.
Kendisini birçok hayırseverin aradığını ve “Başkanım ne yapabilirim?” diye sorduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “AFAD’ın hesabı var, AFAD’ın hesabına ne yapacaksanız, nakdi noktada oraya yapın. Yapmamız gereken bu” diye konuştu.
“DERE YATAĞINA KONUT YAPILMAMALI”
Yapılaşma tartışmaları anımsatılarak, “Dere yatağındaki yapılar çok dikkati çekiyor ve onların yerine hak sahiplerine daha güvenli yerlere ev yapılması mümkün mü?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, dere yatağına konut yapımını belediye başkanlığı döneminden beri onaylamadığını ifade etti.
Dere yataklarına konut yapılmamasını ve dikey mimariye müsaade edilmemesini her zaman söylediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunları söylerken ülkede değil dünyada yaşanan tecrübelerden hareketle söyledik” dedi.
Karadenizli olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Rize’de eskiden ağaçlar vardı, eskiden bu kızılağaçları kestiler, bunların yerine çay diktiler. Çay dikmekle kalmadılar, çaya gübre verirken azot ağırlıklı gübre verdiler. Azot ağırlıklı olan bu gübre ne yapıyor? Toprağı yakıyor, eritiyor ve yakıp eritmesi ile beraber de yağmurla buluşunca adeta bir lapa hâline geliyor ve akıp gidiyor. Şimdi bunların hepsini bu olaylarda da gördük. Şimdi bunları müteaddit defalar yaşadığımız hâlde kimse dinlemiyor, yine bildiğini okuyor. Diğer yerlerde de durum aynı. Örneğin yani Antalya Manavgat, Muğla, buralarda yaşanan olaylara da baktığımızda buralarda da aynısı değil ama buna benzer olayları yaşadık. Tabii oralarda da öyle yerlere binalar yapılmış ki yani bu binalar her an bir tehdit altında. Şimdi bizim attığımız adımlarla mümkün olduğunca bu binaları süratle yapacak, zemin +1, zemin +2 gibi inşallah binalarla buralardaki yaşam koşullarını daha iyi şartlara taşıyalım istiyoruz. Süratle de Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız şu anda çalışmaları başlatmış vaziyette.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayvancılıkla uğraşan vatandaşların düşüncelerine dikkat ederek, ahırların da inşa edileceğini aktardı.
Arıcılıkla uğraşan vatandaşların mağduriyetlerinin de gidereceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Arıcılık noktasında da arı kovanlarından tutunuz, ‘Bu çevrede nereye bunlar yerleştirilebilir? Bunun kovanlarını da süratle temin edelim’ dedik. Bu çalışmaları da yürütüyoruz” bilgisini verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki enerji, su sıkıntılarını da süratle gidermek için çalışmaların yapıldığını da aktardı.
Bartın, Sinop, Kastamonu’da çalışmaların devam ettiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Moloz, balçık kaldırma çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte riskli bölgelerin boşaltılmasını da inşallah sağlayacağız. Riskli yerlerde yıkılmış ve hasar görmüş yapıları inşallah daha güvenli yerlerde yeniden inşa edeceğiz. Adımları hızlı atarak süratle de bu işi bitireceğiz çünkü fazla bu noktada beklemeye tahammülümüz yok” dedi.
“Türkiye, yerli ve millî olarak iklim değişikliğiyle ilgili küresel politika sergileyecek mi? Afet Bakanlığı gibi bir bakanlık gündeme gelir mi?” sorusu üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: “İlla ‘her şey bakanlık olursa çözülür’ diye bir şey yok. Bu işle ilgilenen gerek tarımla ilgili bakanlığımız, gerek İçişleri Bakanlığımız, benzer oralarda bizim idari yapılanmalar var. AFAD bunlardan bir tanesi, bunu gideriyor. Dolayısıyla da böyle bir şey olduğu zaman zaten AFAD ne yapıyor? Devreye giriyor. Biz kâinatta, tabiatta ilahi bir denge olduğuna inanırız. Bu denge ne kadar tahrip edilirse doğal felaketlerin yıkıcılığı da o derece artar ve artacaktır. Çünkü tabiat kendine isyan kabul etmez. Bizde biliyorsunuz bir söz vardır, ‘Dere yatağında akar.’ Siz eğer bu yatağı ne kadar değiştirmeye kalkarsanız işte o yatak sizden intikamını eninde sonunda alır. Değiştirmeyeceksin. Şimdi Kastamonu’da bunu gördük, dere yatağı ile oynamışlar. Rize’de aynı şeyi gördük. İşte tabiat için bir rahmet olan yağmur bozulan denge ile felaket hâline dönüşebiliyor. Hava olaylarının da daha sert yaşanması ve bir bölgede kuraklık diğer bölgede aşırı yağış görülmesi gibi durumların sebebi elbette iklim değişikliğidir.”
Almanya’nın batısında geçen ay yaşanan sel felaketinde 186 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “10 milyarlarca avroluk zarar ortaya çıktı. Kimse bunu konuşuyor mu? Yok” dedi.
Belçika’daki sel baskınlarında da birçok kişinin yaşamını yitirdiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Temmuz ayında Avusturya, İtalya, İngiltere, İsviçre, Romanya, Rusya, Bulgaristan, Lüksemburg, İran’da da sel baskınları meydana geldi. Son olarak Japonya’da da benzer olaylar yaşanıyor. Bütün bu seller dünya genelinde çok sayıda can kaybına ve çok büyük maddi zarara neden oldu. Karşımızda doğusunda, batısında, güneyinde, kuzeyinde tüm dünya ülkelerini ilgilendiren bir sorun var. İskoçya’da işte bu iklim dengeleri ile alakalı uluslararası bir forum olacak. Elbette doğal afetlere karşı tedbir almak mümkün, onu da zaten devlet olarak almak zorundasınız, alacaksınız. Bunu yüzde 100 başarır mısınız? Kimse kendisiyle ve insanlarla alay etmesin. Bu işin çıkış noktası tabiatla kurulan ilişkide bakış açısını değiştirmektir. Yaşanılan çevreye uygun yapılaşmaya gitmemiz gerekiyor. Aslında afet bölgelerinde ecdadın yaptığı yapıların çoğunun hâlâ dimdik ayakta olması bize gitmemiz gereken istikameti de gösteriyor. Demek ki geçmişteki iyi örneklerden doğru mimariden ve dayanıklı malzemeden faydalanarak yeni bir yapılaşma modeli geliştirmemiz gerekiyor. Bu konuda TOKİ’nin yerel mimari çalışmaları mevcut, bunları daha da geliştirerek tüm sahada inşallah uygulayacağız.”
Afetler ve afet yönetmeliğine ilişkin soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Elimizden geleni beşer planında neyse yapmak durumundayız, bunu yapacağız ama şu tabiatta şu doğada ne olur ne olmaz Rabbim nerede neyin tasarrufunu nasıl kılar bunu biz bilemeyiz. Şimdi meteoroloji ne yapıyor tahminlerde bulunuyor. Şimdi bu tahminler bakıyorsunuz bazen isabet ediyor bazen etmeyebiliyor. Mesela eskiden şu andaki gibi bizim meteorolojik özellikle mekanizmalarımız yoktu ama şimdi biz bu noktada çok güçlüyüz. Yani birçok meteoroloji haberlerini zamanında alabiliyoruz diyebilirim. Peki, buna karşı tedbirler, bu tedbirler noktasında da şu anda bakanlığımızın ve kurumlarımızın ciddi tedbirleri de var. Fakat buna rağmen altından kalkabiliyor musunuz, işte yeri geliyor kalkamıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muğla’daki yangında bir kısmı etkilenen Yatağan Termik Santrali’ne ilişkin şöyle konuştu: “Şimdi bu Termik Santrali’nde eğer bazı ihmaller olmuş olsaydı orada çok büyük bir felaket yaşanabilirdi. Ama öyle oldu ki orada mesela burası özel sektöre ait, her türlü adımı attık tedbiri aldık, havadan, denizden ve karadan her türlü çalışmayı yürüttük. Hatta çevredeki vatandaşlarımızın bile destekleriyle santralden oradaki özellikle ağaçlardan arındırmayı temin ederek bu iki üç santrali hamdolsun yanmak ve patlamak bütün bunlardan kurtararak oradaki enerji noktasında çalışmalarını durdurmadık ve devam ettirdik. Hatalarımız olmuş olabilir, şunu yapmasaydık daha iyi olurdu diyeceğimiz şeyler olabilir. Ama bazı şeyler bileceğiz ki insanoğlunun gücünün üstünde olan şeylerdir. Yani bunu da görmemezlikten gelemeyiz.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sel felaketi yaşanan Van’ın Esenyamaç köyünü ziyaret ettiği sırada Muhtar Ahmet Korkmaz’ın bazı CHP’liler tarafından susturulmak istenmesinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Ben her zaman bir ifade kullanıyorum bu ‘yalan terörü’ dediğim konu. Bu olay yalan terörünün uygulamasıdır, yalan terörünün de Türkiye’de mimarı Bay Kemal’dir. İşi gücü yalan terörüdür. İşte orada bakın Muhtar ne diyor, Bay Kemal ve yanındaki partilisi ne diyor ‘CHP’nin sayesinde’ diyor. Ya ne CHP’nin sayesi, ne yaptınız da CHP’nin sayesinde engellediniz. Şu ana kadar bulunduğunuz her yerde, şimdi mesela Antalya’da Belediye Başkanı kimde? CHP’de, Muğla’da kimde? CHP’de, İzmir’de kimde? CHP’de. Bütün buralarda acaba sizin karadan bu işlere müdahalelerde nerede itfaiyeleriniz, bunlarla müdahale etmeniz lazım. Hepsinde de biz devlet olarak bu işlere müdahale ettik. Helikopterle müdahale ettik, uçaklarla müdahale ettik ve bütün bu müdahaleleri yaparken de kalkıp kimseyi suçlamadık. Yine aynı şekilde DSİ bütün imkânları ile seferber oldu. Burada şu anda bizim kalkıp da bir yerden mal kaçırmanın gayretine girmemize gerek yok. ‘Ben ne yapabilirim şu anda’ onun gayreti içinde olmak lazım. Şimdi bir yerde sel baskını var, sel afeti var sen sel afetinde acaba ne yaptın. Bunu ortaya koyun, yok.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, altı bakanın gece gündüz demeden afet yaşanan bölgelerde görevli olarak bulunduklarını ve sadece yarın için Ankara’ya geleceklerini belirterek, “Sürekli yangında arkadaşlarımız Allah razı olsun gece gündüz demeden bölgede kaldılar. Milletvekillerim onlarla beraber gece gündüz çalıştılar, bölgeyi terk etmediler. Sürekli Antalya olsun, Muğla olsun, İzmir olsun hepsi. Ayrıca da takviyeler bütün belediyelerden buralara gönderdik. Gıda, giyim ve kuşam vesaire hepsi aynı kararlılıkla devam ediyoruz. Ben kendim gittim aynı şekilde Genel Başkan Yardımcılarım gitti, bu bizim millî manevi görevimiz ya bunları yapmayacağız da ne yapacağız?” değerlendirmesinde bulundu.
Yalan ve iftira konusunun siyasi hayatının her döneminde karşılaştığı ve mücadele ettiği bir sorun olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Kimle işte Bay Kemal’le. Birlik ve beraberliğimizi en çok güçlendirmemiz gereken tabi afetlerde bile maalesef bunlar yalan ve iftira çarkını işletmeyi sürdürmekten geri durmuyor. Yangınlarda uçak meselesinden cehalet veya kasıt ürünü nice yalana kadar bunun emarelerini hep birlikte gördük yaşadık. Televizyonlara konuşuyorlar, ‘bir tane helikopter görmedim’ diyor arkasından helikopterler geçiyor. ‘Uçak görmedim’ diyor uçaklar arkasından geçiyor. Sele HES barajlarının yıkılmasından bahsediyor, ya baraj dediğin olay affedersiniz borularla suyun nakledildiği olay olur mu? Bakın bizim barajlarda açık baraj sistemleri vardır ki bunlar gölet sistemidir ve bunlar daha çok yangın göleti diye ifade edebileceğimiz, oralardan bu tür afetlerde helikopterler iner oradan suyu alır ve yangının olduğu yere boşaltır. Ama oradan mesela uçaklarla aynı şeyi yapamazsınız, uçaklarla nereden alıyorsunuz denizden alıyorsunuz. Denizden alıp yangının olduğu yere gelip suyu boşaltıyorsunuz ve 10 saniyedir, 10 saniyede uçak oradan suyu alıp denizden gelip yangının olduğu bölgeye boşaltabiliyor. Tabi bu alanlarda da birçok tedbirler nitekim almamıza da neden oluyor inşallah o adımları da atacağız.”
BOZKURT’TAKİ SEL FELAKATİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bozkurt ilçesinde yaşanan sel felaketinde sosyal medyadaki “HES patladı” iddialarına ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bozkurt’taki santral su depolaması olmayan sadece borudan geçen su ile elektrik üreten regülatör tipi bir tesis, burada da 50 türlü yalana başvurdular. Yani bir defa böyle bir yani boru sistemiyle suyun nakledildiği bu olayda patlama ya da kapaklarının açılması nedeniyle taşkına sebep olması zaten mümkün değil. Bunun da bütün video çekimlerini her şeyini bu olayların olduğu süre boyunca zaten gösterdik. Ben bu yönüyle şahsen sosyal medyaya olumlu bakmıyorum ve sosyal medya ile olan bu noktadaki mücadelemizi de bu yalanları sebebiyle sürdüreceğiz. Vatandaşlarıma tavsiyem de bu yönde olacak, üstelik bu yalan ve iftira kampanyasının en başında da muhalefet adına konuşan siyasetçiler ve milletvekilleri bulunuyor. Yalandan başka hiçbir şey konuşmayanlar sosyal medya mecralarını da adeta kendilerine yuva edinmişler. Gençlerimiz başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızı muhalefetin başını çektiği sosyal medya terörüne yalan rüzgârlarına karşı dikkatli olmaya özellikle davet ediyorum. Geleneksel medyada denetim görevini yerine getiren kurulumuz var, inşallah meclisin açılması ile birlikte sosyal medyaya yönelik denetim konusunda da gereken adımları atacağız. Sahada yürüttüğümüz cansiperane mücadelenin kendini bilmez birilerinin yalanıyla baltalanmasına ve gerçeklerin çarpıtılmasına da müsaade etmeyeceğiz.”
“TOPLAM AŞI SAYISINDA 86 MİLYONU GERİDE BIRAKTIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kovid’le mücadele çerçevesinde istediğimiz noktada mıyız?” sorusu üzerine, Türkiye’nin salgın sürecini hem sağlık hem kamu güvenliği hem de ekonomik bakımdan en iyi yöneten ülkelerin başında geldiğini söyledi.
En başından beri maske, solunum cihazı, hastanedeki tedaviler ve yoğun bakım konularında Türkiye’nin kriz derecesinde bir sıkıntıyla karşılaşmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Pek çok ülkede insanlar aksayan hizmetlere isyan ederken ülkemizde kayda değer hemen hiçbir sorun yaşanmadı. Salgına karşı en büyük ve hatta tek korunma yöntemi olan aşılamada dünyada oldukça bir defa biz önlerde yer alıyoruz. Toplam aşı sayısında 86 milyonu geride bırakarak nüfusumuzun üzerinde bir rakama ulaştık. Tabi bizim özellikle şehir hastanelerimiz çok çok ciddi bir işlev icra ettiler. Yani ilk doz aşıda 45 milyonu, ikinci doz aşıda 34 milyonu, üçüncü doz aşıda 7 milyonu geçtik. Bu sayede, bir ara yükselme seyrinde olan vaka sayımız yeniden 18 binli rakamlara geriledi. İnşallah en kısa sürede bu rakamı çok daha aşağı çekeceğiz” diye konuştu.
“Bir taraftan da bütün dünyada ama Türkiye’de de aşıya karşı bir muhalefet var. Ciddi bir aşı karşıtlığı var. Nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Milletimin karşısında üç doz aşısını olmuş bir Cumhurbaşkanı olarak bulunuyorum. Bir sıkıntı olsaydı herhâlde kendimizi böyle bir riske sokmazdık” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Aşı tedarikinin dünyada zor olduğu bir dönemde dahi Türkiye olarak erkenden yaptığımız bağlantılarla süreci başlatmıştık. Benim buradaki tezim gönüllülük esasıdır. Yani aşı olmak isteyenler gönüllülük esasına göre aşı olmalıdır. Yani cebren, zorlamayla böyle bir şeyi doğru bulmuyorum. En yüksek risk gruplarından başlayarak kademe kademe aşılama yaşını genel uygulamada 15’e, kronik hastalarda ise 12’ye kadar biliyorsunuz indirdik. Bugün hastanelere başvuranların, hastanelerde yatanların, özellikle yoğun bakımda hayatta kalma mücadelesi verenlerin neredeyse tamamına yakınının aşı yaptırmayanlardan oluştuğunu görüyoruz. Aşı olduğu hâlde hastalananların sayısı çok istisnai seviyede. Bu gerçekleri de görmemiz lazım. Önümüzde böyle net bir tablo olduğu hâlde ilmi ve akli hiçbir gerekçeye dayanmadan aşı karşıtlığı kampanyası yürütülmesini doğru bulmuyorum. Elbette aşı olmamak kişilerin kendi tercihidir ama tercihin başka insanların hayatlarını riske atacak şekilde ortaya konmasına rıza gösteremeyiz. Onun için de gönüllülük esası diyorum şart olmalı.”
“AŞIDA GÖNÜLLÜLÜK ESASI ŞART OLMALI”
“Anladığım kadarıyla aşı konusunda gönüllük esası olsun diyorsunuz, herhangi bir zorunluluktan yana değilsiniz ama sizin de söylediğiniz gibi aşı olanlar da olmayanlardan mustarip onlarla aynı ortamda bulunmaktan dolayı.” sözleri üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öyle ne bir hakkı var ne bir yetkisi var. Bu konuda da zorlamaya gerek yok. Her şeyi zaten bu işin bilimsel yanı itibarıyla doktorlarımız, bilim kurulu vesaire onlar anlattılar, anlatıyorlar. Öyleyse bırakalım da bu işin ehli olan kimse onlardan dinleyelim ve cebren böyle bir yola tevessül edilemez. Ben yine söylüyorum ben üç kez aşı olmuş birisiyim. Gönüllülük esası burada şart olmalıdır. Ona göre de isteyen aşısını olur, isteyen olmaz ve bu şekilde de temenni ediyorum ki en kısa zamanda bu badireyi de inşallah atlatmış oluruz” ifadelerini kullandı.
“Bir projenin bitiş süresi geldiğinde o projeyi yapanlarla pazarlık yapıyorsunuz. ‘Şu kadar erkene çek, şu kadar gün önce bitir’ diyorsunuz ve birçoğu zamanından önce bitiyor. Aşı olmayanların bir kısmı ‘Ben Türk aşısını bekliyorum’ diyor. Bu süreçle ilgili bir hızlandırma ya da bu konu ile ilgili olarak bir an evvel Türk aşısının da gündeme gelmesi söz konusu olacak mı?” sorusunu Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle cevapladı: “Murat Bey bu inşaat yapmaya benzemez. Bu farklı bir şey. Yani şimdi inşaatta böyle bir şeyi matematik iki kere iki dört diyebilirsin ama yani aşıyla ilgili çalışmaların şu anda başında olanlar hocalarımız vesaire onlar bize kalkıp da böyle bir matematik esasına dayalı bir tarih veremiyorlar ancak tahmini olarak yılsonuna kadar en geç bunu bitireceğiz diyorlar. İnşallah kendi aşımızı en kısa zamanda bitireceğiz diyen hocalarımız da var ve bu konudaki dışa bağımlılığımızı da inşallah azaltmayı hedefliyoruz diye bu müjdeyi bize bu şekilde hep söylediler. Temennimiz odur ki TÜRKOVAC en kısa zamanda elimizde olsun.”
“YÜZ YÜZE EĞİTİMİ BAŞLATACAĞIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüz yüze eğitim olabilecek mi yeni eğitim-öğretim döneminde? sorusunu ise “İnşallah olacak. Dün akşam da Bakanımla bu konuyu görüştük. İnşallah yüz yüze eğitimi başlatacağız ve yavrularımız da öğretmenleriyle yüz yüze inşallah çalışmaya başlayacaklar” şeklinde cevapladı.
Ziya Selçuk’un Millî Eğitim Bakanlığı görevinden af talebini yerinde bulduklarını ve yerine Millî Eğitim camiasını tanıyan Mahmut Özer’i göreve getirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Özer ile çalışmaları sürdürdüklerini belirtti.
Tokyo Olimpiyatları’na ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle kadın sporcuların performansıyla ilklerin öne çıkmasının kendilerini sevindirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti: “Yani hele hele yani neredeyse iki altına gidiyorduk boksta yani burada Busenazların bir altın bir gümüşte, orada bir haksızlığa da maalesef kurban gitti. Ben inanıyorum ki iki altını almış olsaydık boksta, o tabii çok daha farklı bir şey olacaktı. Bizim yani olimpiyatlardaki derecemizi biraz daha artıracaktı. İki altın iki de gümüş oldu ve dokuz da bronz almak üzere şu ana kadar biz olimpiyatlarda böyle bir performansı yakalamış olduk. Doğrusu ben paralimpikte de daha başarılı olacağımıza inanıyorum. Arkadaşlarımızın da bu noktadaki kararlılığını böyle gördüm. Bundan önceki olimpiyatlara göre bu defa daha başarılı bir şekilde dönecekler, bunu görüyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yeni anayasa ile ilgili hazırlıklarını kendisine gönderdiğini belirterek, şöyle devam etti: “Ben de bu çalışmayı yürüten arkadaşlarıma ve bu işin başındaki arkadaşımıza da o çalışma taslağını da verdim. Arkadaşlarımız onunla birlikte çalışmalarını da yaptılar. Şimdi biz de çalışmamızı belli bir noktaya getirdik, getiriyoruz. Nihai noktaya gelince de çıkan neticeyi ben de Sayın Bahçeli’ye takdim edeceğim ve onların da incelemesinden sonraki durumu tekrar bir değerlendirmeye alacağız.”
“Seçim Kanunu’nda değişiklik olacak mı?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu konuyla ilgili de yine aynı şekilde genel başkan yardımcım Hayati Bey’in riyasetinde bir ekip, Milliyetçi Hareket Partisi’nden de bir ekiple görüşmelerini yaptılar, yapıyorlar. Bu çalışmaları da bana takdim ettiler, ben de baktım. Şimdi onun üzerinden son çalışmaları da yapıyorlar. Yine çalışmadan sonra da yine Sayın Genel Başkanla bu gelinen noktayı bir müzakere etme şansı bulacağız” açıklamasında bulundu.
MUHALEFETİN ERKEN SEÇİM TALEBİ
Muhalefet partilerinin erken seçim çağrılarının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Yani bunu artık unuttuk, konuşmuyoruz. Çünkü artık hedef Haziran 2023. Bunu Devlet Bey de müteaddit defalar söyledi, biz de söyledik. Yani muhalefetin başka işi gücü yok sürekli bunlarla meşgul oluyor ve bunlarla meşgul olmakla netice alacağını zannediyor. Böyle bir şeyin netice vermeyeceğini defalarca söylediğimiz hâlde, bırakın da işinize bakın. Ülkeye bir katkınız var mı ülkenin kalkınmasına bir katkınız var mı veyahut ülkede yapılan şu çalışmaya bir katkınız var mı? Bunların söyleyin. Bunlarda böyle bir katkı var mı böyle bir dert var mı? Yok. Hâlâ erken seçim merken seçim. Yani erken seçim olup da bundan bir netice alacaklarından değil, bunlar hedef saptırmaktan başka bir şey de değil. Bu ülke artık açıklanan yol haritasını değiştirmek isteyenlere fırsat vermeyecek. Bizim işimiz var. Biz şu anda çalışıyoruz. Daha çok şeyler yapmamız lazım. Bunlara bu fırsatı vermedik, vermeyeceğiz. Bu ülkede önümüzdeki seçimin tarihi bellidir ve o tarihte bu seçim yapılacaktır.”
Ankara’da 26 fabrikanın açılışında konuşan kaynak ustası Melek Tuğ’un görüntülerini izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tuğ’un meslek lisesini bitirerek, usta noktasına geldiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti: “Dedim ‘Artık üniversiteyi de bitirmen lazım’ ve inanıyorum ki bu azimle üniversiteyi de bitirir. Tabi orada patronun Melek’ten memnun olması, ona orada önde bir yer vermiş olması kadının geldiği yeri göstermesi bakımından çok çok önemli. Firma da tabi sıradan bir firma değil. 250 milyon dolar ihracatı olan bir firma. Bizim Anadolu yakasındaki Türkiye’nin en uzun bayrak direğini bunlar yaptı. Biz de açılışına gitmiştik. Hatta Ulaştırma Bakanımıza onu söyledim. Dedim ‘Bu direğin bir benzerini de Avrupa yakasına yapalım. Anadolu ve Avrupa yakasından iki bayrak direği birbirini selamlasın.’ İnşallah şimdi ikincisini de Avrupa yakasında yapacağız. Kadınımızı hor görmek, onların ilim tahsilinde veya bu tür yerlerde mevki makam sahibi olmasına engel olmak hiç kimseye kazandırmaz. Güveneceğiz ve yolculuğumuza da bu şekilde devam edeceğiz.”
Türkiye’nin eskiden toplu iğne dahi üretemeyen bir ülke olduğunu anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz, toplu iğne üretemezken bugünkü hâle geldik. Mesela şu an IDEF Fuarı çok başarılı bir fuar oldu ve ciddi manada siparişler var.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’deki işsizlik rakamları ve istihdama ilişkin soruya, “Her zaman tabi söylediğim bir şey var. Bir konuya çok büyük ehemmiyet verdiğimi söyledim. Yatırım, istihdam, üretim, ihracat. Bu dört başlık bizim için çok önemli. Tabi yatırım olursa arkasında istihdam gelirse onun arkasında ne gelecek? Üretim gelecek. Üretim geldikten sonra da ihracatta uluslararası camiada siz de yerinizi alırsınız” ifadelerini kullandı.
“İHRACATTA 210 MİLYAR DOLAR DUVARINA YAKLAŞTIK”
Türkiye’deki işsizliğin iki buçuk puan rekor düşüşle yüzde 10,6’ya düştüğünü bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “İnşallah artık bu iyiye doğru bir gidiş olacaktır. Ve güzel olan nokta şu, bütün sektörlerde istihdam artışı yaşandı. Böyle bir dönemdeyiz. Hizmet sektörünün istihdamı salgın öncesi seviyesine yaklaştı. Tabii bizim için önem arz ediyor. Sanayi istihdamı yeniden 6 milyonu aşarak, en yüksek seviyesine ulaştı. Bu çok çok önemli. Salgın kaynaklı istihdam kaybının oldukça üzerinde istihdam artışı sağladık. Türkiye ekonomisi artık toparlanma sürecinin ardından bir atılım içerisine girmiştir. Bunu görmemiz lazım.
Tüm dünyayı sarsan salgın döneminde ekonomimiz önemli bir sınav vermiştir. Yerinde ve zamanında aldığımız tedbirler sayesinde salgından en az etkilenen ekonomilerden biri olduk. 2020 yılını yüzde 1,8 büyümeyle kapattık. Bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 7 gibi güçlü bir büyüme kaydettik. Öncü göstergeler, ikinci çeyrekte yüzde 20’nin üzerinde güçlü büyümeye şimdiden işaret ediyor. Yılsonu büyüme beklentimiz ise orta vadeli programa göre yüzde 5,8’in dahi oldukça üzerinde. İhracatta rekor üstüne rekor kırıyoruz, işte 210 milyar dolar duvarına yaklaştık. 2021 yılı genelinde ihracatın inşallah 210 milyar doları da açmasını bekliyoruz. İşte dün Ticaret Bakanımla da görüştüm, baktım ki neşesi yerinde bayağı da çok çok ciddi ihracatta rakamlar veriyor. Nisan 2012’den bu yana reel kesim güven endeksi en yüksek seviyesine çıkmış vaziyette, bu da tabi ki olumlu sinyalleri veriyor.”